1/6,7- Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
10/84-
Mûsâ, “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah’a iman etmişseniz, eğer O’na
teslim olmuş kimseler iseniz, artık sadece O’na tevekkül edin” dedi.
10/85-
Onlar da şöyle dediler: “Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey
Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!”
10/88- Mûsâ şöyle dedi: “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun’a
ve onun ileri gelenlerine dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin.
Ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz, sen onların
mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu
azabı görünceye kadar iman etmezler.”
10/89- Allah da, “Her
ikinizin de duası kabul edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve
sakın bilmeyenlerin yolunda gitmeyin” dedi.
11/45- Nûh Rabbine
seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin
va’din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.”
11/46-
Allah, “Ey Nûh! O asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi
olmayan bir iştir. O halde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden
isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim” dedi.
11/47-
Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi
istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan,
şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum” dedi.
12/101- “Rabbim!
Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey
gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim
canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”
12/32- Bunun
üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız
kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o iffetinden
dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa mutlaka
zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.”
12/33-
Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha
sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder
ve cahillerden olurum” dedi.
12/34- Rabbi onun duasını kabul
etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki o,
hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
14/35- Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”
14/36-
“Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim
bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse şüphesiz sen çok
bağışlayan, çok merhamet edensin.”
14/37- “Rabbimiz! Ben
çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin
bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için
(böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara
meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”
14/38-
“Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da
bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.”
14/39- “Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail’i ve İshak’ı veren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.”
14/40- “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.”
14/41- “Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve inananları bağışla.”
14/44-
(Ey Muhammed!) İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar.
Zira o gün zalimler, “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele de
senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden gidelim” diyecekler.
Onlara şöyle denilecek: “Daha önce siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin
etmemiş miydiniz?”
17/24- Onlara merhamet ederek tevazu
kanadını indir ve de ki: “Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup
yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.”
17/80- Deki: “Rabbim!
(Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım
yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı
bir kuvvet ver.”
18/10- Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı
da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz
şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.
18/9- Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm’i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın?2 2
19/1- Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd.1 1
19/10-
Zekeriyya, “Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına)bir işaret ver”,
dedi. Allah da, “Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde insanlarla (üç
gün) üç gece konuşamamandır” dedi. 2
19/2- Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır.
19/3- Hani o Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.
19/4-
O şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım
ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum
olmadım.”
19/5,6- “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek
akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. karım ise kısırdır.
Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk
bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!”
19/7-
(Allah şöyle dedi:) “Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı
bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.”
19/8- Zekeriyya, “Rabbim!” “Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?”
19/9-
(Vahiy meleği) dedi ki: “Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu bana
göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de
yarattım.”2
2/126- Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir
şehir kıl. Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü
ürünle rızıklandır” demişti. Allah da, “İnkâr edeni bile az bir süre,
(bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına
girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!” demişti.
2/127-
Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini
yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla
işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı.
2/128- “Rabbimiz!
Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir
ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul
et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”
2/129-
“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini
okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın.
Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”
2/200-
Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı
andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın.
İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler
vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.53 53
2/201-
Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver
ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır.
2/250-
(Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle
dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam
bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.”
2/285-
Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman
ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine
iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini
(diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik.
Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
2/286-
Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun
kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle
diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu
tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük
yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi
affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler
topluluğuna karşı bize yardım et.”
20/113- İşte böylece biz
onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten
sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker
teker sıraladık.
20/114- Gerçek hükümdar olan Allah yücedir.
Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme.
“Rabbim! İlmimi arttır” de.
20/25- Mûsâ dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.”
20/26- “İşimi bana kolaylaştır.”
20/27,28- “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.”
20/29- “Bana ailemden birini yardımcı yap,”
20/30- “Kardeşim Hârûn’u.”
20/31- “Onunla gücümü artır.”
20/32- “Onu işime ortak et.”
20/33- “Seni çok tespih edelim diye”,
20/34- “Seni çok zikredelim diye.”
20/35- “Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin.”
21/112-
(Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin
nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi.
23/117-
Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı halde Allah ile birlikte başka bir
ilaha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler
asla kurtuluşa eremezler.
23/118- De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!”
23/26- (Nûh), “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.
23/28- Sen ve beraberindeki kimseler gemiye bindiğiniz zaman: “Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah’a hamd olsun” de.
23/29- Yine de ki: “Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayırlısısın.”
23/38- “Bu, Allah’a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız.”
23/39- O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.
23/93,94-
De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka
göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.”
23/97- De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.”
23/98- “Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”
26/117- Nûh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”
26/118- “Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.”
26/168- Lût şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım.”
26/169- “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.”
26/83- “Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.”
26/84- “Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.”
26/85- “Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.”
26/86- “Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır.”
26/87- “(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!”
26/88- “O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!”
26/89- “Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”
27/18-
Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar!
Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler”
dedi.
27/19- Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek
dedi ki: “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere
şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni
rahmetinle salih kullarının arasına kat!”
28/15- Mûsâ halkın
habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından,
diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından
olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk
indirip onu öldürdü. Mûsâ, “Bu şeytanın işidir. O gerçekten apaçık bir
saptırıcı düşmandır” dedi.2 2
28/16- Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz
ben nefsime zulmettim. Beni affet” dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz
o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
28/17- “Rabbim! Bana verdiğin nimetle asla suçlulara arka çıkmayacağım” dedi.
28/20-
Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi. “Ey Mûsâ! İleri gelenler
seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden
hemen çık. Şüphesiz ben sana öğüt verenlerdenim” dedi.
28/21- Mûsâ korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı ve “Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar” dedi.
28/22- (Şehirden çıkıp) Medyen’e doğru yöneldiğinde, “Umarım Rabbim beni doğru yola iletir” dedi.
28/23-
Medyen suyuna varınca, suyun başında (hayvanlarını) sulamakta olan bazı
insanlar gördü. Bunların yanında da koyunlarını suya salmamak için
uğraşan iki kız gördü. Mûsâ onlara, “(Koyunlarınızı burada tutmaktaki)
maksadınız ne?” dedi. Onlar, “Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz
koyunlarımızı sulayamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır” dediler.
28/24-
Bunun üzerine Mûsâ onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip,
“Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım” dedi.
29/30- (Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi.
3/15-
De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı
gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan,
içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası
vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir.
3/16,17-
(Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi
ateş azabından koru” diyenler,Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda
gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve
seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir.
3/191- Onlar
ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar.
Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş
yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından
koru” derler.
3/192- “Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”
3/193-
“Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi
işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla.
Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.”
3/194-
“Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize.
Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vadinden dönmezsin.”
3/26-
De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin.
Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini
zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla
gücü yetensin.”
3/27- “Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye
sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın.
Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”
3/35- Hani, İmran’ın
karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım.
Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin”
demişti.
3/38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana
katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin”
dedi.
3/46- “O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.”9 9
3/47-
(Meryem), “Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum
olur?” dedi. Allah, “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O bir şeyin
olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir” dedi.
3/52-
İsa onların inkarlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?”
dedi. Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik.
Şahit ol, biz müslümanlarız” dediler.
3/53- “Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk.Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.”
3/8-
(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra
kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok
bahşedensin.”
3/9- “Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez.
34/18-
Sebe’ halkı ile bereketlendirdiğimiz kentler arasına (her biri
diğerinden) görülen kentler oluşturduk. Oralarda gidiş-gelişi belirledik
(seyahati kolaylaştırdık) ve onlara da şöyle dedik: “Oralarda gece
gündüz güvenlik içinde dolaşın.”
34/19- Onlar ise, “Ey
Rabbimiz! Yolculuğumuzun konakları arasını uzaklaştır” dediler ve
kendilerine zulmettiler. Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve
kendilerini darmadağın ettik. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok
şükreden herkes için ibretler vardır.
37/100- “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.”
37/99- İbrahim şöyle dedi: “Ben Rabbime (onun emrettiği yere) gideceğim. O bana yol gösterecektir.”
38/34- Andolsun, biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık.4 Sonra tövbe edip bize yöneldi.
38/35-
Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye layık
olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!”
dedi. 4
39/46- De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan,
gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler
konusunda kulların arasında sen hükmedersin.”
4/75- Size ne
oluyor da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zâlim olan şu
memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir
yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve
çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?
40/7- Arş’ı
taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd
ederek tespih ederler, O’na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek)
bağışlanma dilerler: “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi
kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve
onları cehennem azâbından koru.”
40/8- “Ey Rabbimiz! Onları
da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da,
kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç
sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”
40/9- “Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır.”
44/10- Göğün açık bir duman3 getireceği günü bekle. 3
44/11- (O duman) insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır.
44/12- İnsanlar, “Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz” derler.
46/15-
Biz insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne
zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında)
taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet
olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Bana ve anne
babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel
işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana
döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.”
5/114-
Meryem oğlu İsa, “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir
ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan
geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi
rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.
5/24-
Dediler ki: “Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça biz oraya asla
girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin onlarla savaşın. Biz burada
oturacağız.”
5/25- Mûsa, “Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve
kardeşime söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını
ayır” dedi.
5/82- (Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık
etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a
ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi
bakımından en yakınının da “Biz hıristiyanlarız” diyenler olduğunu
mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır.
Onlar büyüklük de taslamazlar.
5/83- Peygamber’e indirileni
(Kur’an’ı) dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin
yaşla dolup taştığını görürsün. “Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi
şahitlerle (Muhammed’in ümmeti) ile20 beraber yaz” derler. 20
59/10-
Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden
önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman
edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok
esirgeyicisin, çok merhametlisin.”4 4
60/4- İbrahim’de ve
onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani
onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan
uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar, sizinle
bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir” demişlerdi.
Yalnız İbrahim’in, babasına, “Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim.
Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez”
sözü başka. Onlar şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık,
içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.”2 2
60/5-
“Ey Rabbimiz! Bizi, inkar edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey
Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”
66/10- Allah, inkar edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un
karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin
nikahları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de
kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara,
“Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi.
66/11-
Allah, iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek gösterdi. Hani o,
“Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun
yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” demişti.
66/8-
Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Belki Rabbiniz sizin
kötülüklerinizi örter ve peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri
utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere
sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. “Ey
Rabbimiz! nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her
şeye hakkıyla gücün yeter” derler.
66/9- Ey Peygamber!
Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran.
Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!
7/125- Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.”
7/126-
“Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize
hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak
bizim canımızı al.”
7/151- (Mûsâ), “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen merhametlilerin en merhametlisisin” dedi.
7/155-
Mûsâ, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti.
Onları sarsıntı yakalayınca (bayıldılar). Mûsâ, “Ey Rabbim! Dileseydin
onları da beni de bundan önce helak ederdin. Şimdi içimizden bir takım
beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helak mı edeceksin? Bu
sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın,
dilediğini de doğruya iletirsin. Sen bizim velimizsin. Artık bizi
bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en hayırlısısın” dedi.
7/156-
“Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana
varan doğru yola yöneldik.” Allah şöyle dedi: “Azabım var ya, dilediğim
kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana
karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inananlara
yazacağım.”
7/22- Bu sûretle onları kandırarak yasağa
sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü.
Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri
onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir
düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.
7/23- Dediler ki:
“Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize
acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”
7/47- Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler.
7/88-
Şuayb’ın kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: “Ey
Şuayb! Andolsun, ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz ya da mutlaka
seni ve seninle birlikte inananları memleketimizden çıkarırız.” Şuayb,
“İstemesek de mi?” dedi.
7/89- “Allah bizi sizin dininizden
kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah’a karşı yalan
uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah’ın dilemesi olmadıkça sizin dininize
dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz her şeyi ilmiyle
kuşatmıştır. Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! Bizimle
kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en
hayırlısısın.”
71/26- Nûh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!”
71/27- “Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kafir kimseler yetiştirirler.”
71/28-
“Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden
erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini
arttır.”
10/84-
Mûsâ, “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah’a iman etmişseniz, eğer O’na
teslim olmuş kimseler iseniz, artık sadece O’na tevekkül edin” dedi.
10/85-
Onlar da şöyle dediler: “Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey
Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!”
10/88- Mûsâ şöyle dedi: “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun’a
ve onun ileri gelenlerine dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin.
Ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz, sen onların
mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu
azabı görünceye kadar iman etmezler.”
10/89- Allah da, “Her
ikinizin de duası kabul edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve
sakın bilmeyenlerin yolunda gitmeyin” dedi.
11/45- Nûh Rabbine
seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin
va’din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.”
11/46-
Allah, “Ey Nûh! O asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi
olmayan bir iştir. O halde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden
isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim” dedi.
11/47-
Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi
istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan,
şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum” dedi.
12/101- “Rabbim!
Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey
gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim
canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”
12/32- Bunun
üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız
kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o iffetinden
dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa mutlaka
zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.”
12/33-
Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha
sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder
ve cahillerden olurum” dedi.
12/34- Rabbi onun duasını kabul
etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki o,
hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
14/35- Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”
14/36-
“Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim
bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse şüphesiz sen çok
bağışlayan, çok merhamet edensin.”
14/37- “Rabbimiz! Ben
çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin
bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için
(böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara
meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”
14/38-
“Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da
bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.”
14/39- “Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail’i ve İshak’ı veren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.”
14/40- “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.”
14/41- “Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve inananları bağışla.”
14/44-
(Ey Muhammed!) İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar.
Zira o gün zalimler, “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele de
senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden gidelim” diyecekler.
Onlara şöyle denilecek: “Daha önce siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin
etmemiş miydiniz?”
17/24- Onlara merhamet ederek tevazu
kanadını indir ve de ki: “Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup
yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.”
17/80- Deki: “Rabbim!
(Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım
yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı
bir kuvvet ver.”
18/10- Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı
da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz
şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.
18/9- Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm’i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın?2 2
19/1- Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd.1 1
19/10-
Zekeriyya, “Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına)bir işaret ver”,
dedi. Allah da, “Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde insanlarla (üç
gün) üç gece konuşamamandır” dedi. 2
19/2- Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır.
19/3- Hani o Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.
19/4-
O şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım
ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum
olmadım.”
19/5,6- “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek
akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. karım ise kısırdır.
Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk
bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!”
19/7-
(Allah şöyle dedi:) “Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı
bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.”
19/8- Zekeriyya, “Rabbim!” “Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?”
19/9-
(Vahiy meleği) dedi ki: “Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu bana
göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de
yarattım.”2
2/126- Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir
şehir kıl. Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü
ürünle rızıklandır” demişti. Allah da, “İnkâr edeni bile az bir süre,
(bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına
girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!” demişti.
2/127-
Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini
yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla
işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı.
2/128- “Rabbimiz!
Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir
ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul
et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”
2/129-
“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini
okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın.
Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”
2/200-
Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı
andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın.
İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler
vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.53 53
2/201-
Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver
ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır.
2/250-
(Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle
dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam
bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.”
2/285-
Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman
ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine
iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini
(diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik.
Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
2/286-
Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun
kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle
diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu
tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük
yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi
affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler
topluluğuna karşı bize yardım et.”
20/113- İşte böylece biz
onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten
sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker
teker sıraladık.
20/114- Gerçek hükümdar olan Allah yücedir.
Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme.
“Rabbim! İlmimi arttır” de.
20/25- Mûsâ dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.”
20/26- “İşimi bana kolaylaştır.”
20/27,28- “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.”
20/29- “Bana ailemden birini yardımcı yap,”
20/30- “Kardeşim Hârûn’u.”
20/31- “Onunla gücümü artır.”
20/32- “Onu işime ortak et.”
20/33- “Seni çok tespih edelim diye”,
20/34- “Seni çok zikredelim diye.”
20/35- “Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin.”
21/112-
(Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin
nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi.
23/117-
Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı halde Allah ile birlikte başka bir
ilaha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler
asla kurtuluşa eremezler.
23/118- De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!”
23/26- (Nûh), “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.
23/28- Sen ve beraberindeki kimseler gemiye bindiğiniz zaman: “Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah’a hamd olsun” de.
23/29- Yine de ki: “Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayırlısısın.”
23/38- “Bu, Allah’a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız.”
23/39- O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.
23/93,94-
De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka
göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.”
23/97- De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.”
23/98- “Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”
26/117- Nûh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”
26/118- “Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.”
26/168- Lût şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım.”
26/169- “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.”
26/83- “Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.”
26/84- “Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.”
26/85- “Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.”
26/86- “Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır.”
26/87- “(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!”
26/88- “O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!”
26/89- “Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”
27/18-
Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar!
Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler”
dedi.
27/19- Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek
dedi ki: “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere
şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni
rahmetinle salih kullarının arasına kat!”
28/15- Mûsâ halkın
habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından,
diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından
olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk
indirip onu öldürdü. Mûsâ, “Bu şeytanın işidir. O gerçekten apaçık bir
saptırıcı düşmandır” dedi.2 2
28/16- Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz
ben nefsime zulmettim. Beni affet” dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz
o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
28/17- “Rabbim! Bana verdiğin nimetle asla suçlulara arka çıkmayacağım” dedi.
28/20-
Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi. “Ey Mûsâ! İleri gelenler
seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden
hemen çık. Şüphesiz ben sana öğüt verenlerdenim” dedi.
28/21- Mûsâ korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı ve “Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar” dedi.
28/22- (Şehirden çıkıp) Medyen’e doğru yöneldiğinde, “Umarım Rabbim beni doğru yola iletir” dedi.
28/23-
Medyen suyuna varınca, suyun başında (hayvanlarını) sulamakta olan bazı
insanlar gördü. Bunların yanında da koyunlarını suya salmamak için
uğraşan iki kız gördü. Mûsâ onlara, “(Koyunlarınızı burada tutmaktaki)
maksadınız ne?” dedi. Onlar, “Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz
koyunlarımızı sulayamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır” dediler.
28/24-
Bunun üzerine Mûsâ onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip,
“Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım” dedi.
29/30- (Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi.
3/15-
De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı
gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan,
içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası
vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir.
3/16,17-
(Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi
ateş azabından koru” diyenler,Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda
gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve
seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir.
3/191- Onlar
ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar.
Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş
yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından
koru” derler.
3/192- “Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”
3/193-
“Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi
işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla.
Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.”
3/194-
“Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize.
Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vadinden dönmezsin.”
3/26-
De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin.
Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini
zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla
gücü yetensin.”
3/27- “Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye
sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın.
Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”
3/35- Hani, İmran’ın
karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım.
Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin”
demişti.
3/38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana
katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin”
dedi.
3/46- “O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.”9 9
3/47-
(Meryem), “Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum
olur?” dedi. Allah, “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O bir şeyin
olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir” dedi.
3/52-
İsa onların inkarlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?”
dedi. Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik.
Şahit ol, biz müslümanlarız” dediler.
3/53- “Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk.Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.”
3/8-
(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra
kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok
bahşedensin.”
3/9- “Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez.
34/18-
Sebe’ halkı ile bereketlendirdiğimiz kentler arasına (her biri
diğerinden) görülen kentler oluşturduk. Oralarda gidiş-gelişi belirledik
(seyahati kolaylaştırdık) ve onlara da şöyle dedik: “Oralarda gece
gündüz güvenlik içinde dolaşın.”
34/19- Onlar ise, “Ey
Rabbimiz! Yolculuğumuzun konakları arasını uzaklaştır” dediler ve
kendilerine zulmettiler. Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve
kendilerini darmadağın ettik. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok
şükreden herkes için ibretler vardır.
37/100- “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.”
37/99- İbrahim şöyle dedi: “Ben Rabbime (onun emrettiği yere) gideceğim. O bana yol gösterecektir.”
38/34- Andolsun, biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık.4 Sonra tövbe edip bize yöneldi.
38/35-
Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye layık
olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!”
dedi. 4
39/46- De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan,
gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler
konusunda kulların arasında sen hükmedersin.”
4/75- Size ne
oluyor da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zâlim olan şu
memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir
yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve
çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?
40/7- Arş’ı
taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd
ederek tespih ederler, O’na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek)
bağışlanma dilerler: “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi
kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve
onları cehennem azâbından koru.”
40/8- “Ey Rabbimiz! Onları
da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da,
kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç
sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”
40/9- “Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır.”
44/10- Göğün açık bir duman3 getireceği günü bekle. 3
44/11- (O duman) insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır.
44/12- İnsanlar, “Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz” derler.
46/15-
Biz insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne
zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında)
taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet
olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Bana ve anne
babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel
işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana
döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.”
5/114-
Meryem oğlu İsa, “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir
ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan
geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi
rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.
5/24-
Dediler ki: “Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça biz oraya asla
girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin onlarla savaşın. Biz burada
oturacağız.”
5/25- Mûsa, “Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve
kardeşime söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını
ayır” dedi.
5/82- (Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık
etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a
ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi
bakımından en yakınının da “Biz hıristiyanlarız” diyenler olduğunu
mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır.
Onlar büyüklük de taslamazlar.
5/83- Peygamber’e indirileni
(Kur’an’ı) dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin
yaşla dolup taştığını görürsün. “Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi
şahitlerle (Muhammed’in ümmeti) ile20 beraber yaz” derler. 20
59/10-
Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden
önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman
edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok
esirgeyicisin, çok merhametlisin.”4 4
60/4- İbrahim’de ve
onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani
onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan
uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar, sizinle
bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir” demişlerdi.
Yalnız İbrahim’in, babasına, “Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim.
Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez”
sözü başka. Onlar şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık,
içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.”2 2
60/5-
“Ey Rabbimiz! Bizi, inkar edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey
Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”
66/10- Allah, inkar edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un
karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin
nikahları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de
kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara,
“Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi.
66/11-
Allah, iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek gösterdi. Hani o,
“Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun
yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” demişti.
66/8-
Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Belki Rabbiniz sizin
kötülüklerinizi örter ve peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri
utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere
sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. “Ey
Rabbimiz! nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her
şeye hakkıyla gücün yeter” derler.
66/9- Ey Peygamber!
Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran.
Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!
7/125- Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.”
7/126-
“Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize
hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak
bizim canımızı al.”
7/151- (Mûsâ), “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen merhametlilerin en merhametlisisin” dedi.
7/155-
Mûsâ, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti.
Onları sarsıntı yakalayınca (bayıldılar). Mûsâ, “Ey Rabbim! Dileseydin
onları da beni de bundan önce helak ederdin. Şimdi içimizden bir takım
beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helak mı edeceksin? Bu
sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın,
dilediğini de doğruya iletirsin. Sen bizim velimizsin. Artık bizi
bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en hayırlısısın” dedi.
7/156-
“Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana
varan doğru yola yöneldik.” Allah şöyle dedi: “Azabım var ya, dilediğim
kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana
karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inananlara
yazacağım.”
7/22- Bu sûretle onları kandırarak yasağa
sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü.
Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri
onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir
düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.
7/23- Dediler ki:
“Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize
acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”
7/47- Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler.
7/88-
Şuayb’ın kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: “Ey
Şuayb! Andolsun, ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz ya da mutlaka
seni ve seninle birlikte inananları memleketimizden çıkarırız.” Şuayb,
“İstemesek de mi?” dedi.
7/89- “Allah bizi sizin dininizden
kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah’a karşı yalan
uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah’ın dilemesi olmadıkça sizin dininize
dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz her şeyi ilmiyle
kuşatmıştır. Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! Bizimle
kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en
hayırlısısın.”
71/26- Nûh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!”
71/27- “Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kafir kimseler yetiştirirler.”
71/28-
“Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden
erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini
arttır.”