بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم Hoş geldin, .
Son Ziyaretiniz: Çarş. Ara. 31, 1969
Mesaj Sayınız: 0


    Ramazan Bayramı

    muhammed
    muhammed
    Gizli-Ilimler Yöneticisi
    Gizli-Ilimler Yöneticisi


    Mesaj Sayısı : 219
    Yaş : 34
    Nerden : Almanya
    Memleket : Adana
    Kayıt tarihi : 14/01/11

    Ramazan Bayramı Empty Ramazan Bayramı

    Mesaj tarafından muhammed Ptsi Ocak 17, 2011 11:44 am

    RAMAZAN BAYRAMI


    Müslümanların
    iki büyük bayramından biri. Ramazan ayında tutulan bir aylık orucun
    bitiminde Şevval ayının ilk üç günü müslümanların bayram günleridir.
    Ramazan bayramına, o gün fıtır sadakası verilmesinden dolayı "Fıtır
    bayramı" adı da verilmektedir.
    Resulullah (s.a.s) Medine'ye hicret ettiği zaman Medinelilerin eğlenip
    neşelendiği iki bayramları vardı. HzPeygamber Medinelilere özgü olan,
    cahiliye izleri taşıyan bu bayramların yerine bütün müslümanların
    sevinip eğleneceği İslâm'ın iki bayramını onlara haber verdi: "Allahu
    Teâlâ size, kutladığınız bu iki bayramın yerine, daha hayırlısını,
    Ramazan bayramı ile Kurban bayramını hediye etti" (Sünen-i Ebû Dâvud,
    Salat, 239). Bayram, Ramazan çıkıp bayramın başladığı Şevval hilalini
    görmekle, havanın bulutlu olması durumunda da Ramazan'ı otuz gün
    tutmakla başlar. Ramazan'ın yirmi dokuzunda hilal görünürse, ertesi gün
    Şevval'in biridir ve bayram yapılır (Sünen-i Ebû Dâvud, 3/306).

    Ramazan bayramı, bir aylık oruçtan sonra yeme-içmenin ve her türlü helal
    nimetten yararlanmanın mübah olduğu; müslümanların eğlenip birbirlerini
    ziyaret ettikleri, hediyeleştikleri; çocukların, fakirlerin ve
    kimsesizlerin sadaka verilerek sevindirildiği; kısaca İslâmî kardeşliğin
    toplumun her kesiminde canlı olarak yaşandığı; bütün bunlarla birlikte
    Allah'a karşı da sorumluluklarının bilinciyle topluca namaz kılıp
    birbirine nasihat ettikleri sevinç günleridir. Ramazan bayramında
    yapılması vâcib olan fıtır sadakası vermek, bayram namazı kılmak gibi
    ibadetlerin yanında sünnet, müstehab olanları da vardır. Ramazan'ın ilk
    gününde oruç tutmak ise haramdır.

    Ramazan bayramı sabahı erken kalkıp bayramın canlılığını hissetmek,
    diğer günlerden farklı bir gün olduğunu görmek, cünüp olsun olmasın
    guslederek temiz (mümkünse yeni) elbiseler giymek, pis kokulu
    yiyeceklerden uzak durmak, ağzı misvaklayıp fırçalamak, güzel kokular
    sürünmek, saçı-sakalı, tırnakları ve vücudun diğer yerlerindeki kılları
    sünnete uygun bir şekilde temizleyip düzene koymak, İslâm'ın adabından
    olan güzel şeylerdir ve müstehabtır. Ayrıca fertlerin birbirine karşı
    diğer günlerden daha fazla güleryüzlü davranması, neşeli görünmek,
    topluca bayram namazına gitmek; namazdan önce varsa hurma, hurma yoksa
    tatlı bir şey yemek; bunun da bir, üç, beş gibi tekli olmasına dikkat
    etmek; namaza giderken Allah'ı zikretmek, karşılaşılan müslüman
    kardeşlerle selamlaşıp bayram sevincini paylaşmak, bu günü daha bir
    anlamlı kılacak davranışlardır ve Hz. Peygamber'in sünnetleridir. Yakın
    akrabaların birbirini ziyaret edip sorması, ihtiyaç içinde olanlara
    yardımcı olunması gerekir. Ana-babayı unutmamak, hiç olmazsa bayram
    günlerinde kendilerini ziyaret edip gönüllerini almak müslüman
    evlatların terketmemesi gereken dinî bir yükümlülüktür.

    Zengin olunsun fakir olunsun, bayram gününde güç yettiğince sadaka
    vermek, daha fazla müslümanla karşılaşıp sevinci paylaşmak için namaza
    gidilen yoldan gelmeyip başka bir yoldan dönmek sünnettir. Sadakaların
    dışında, üzerlerine vâcib olan müslümanlar, bayram namazından önce
    "fitre" adı verilen fıtır sadakalarını verirler. Şâfiî, Mâlikî ve
    Hanbelîlere göre sadaka-i fıtır farz, Hanefi mezhebine göre vâcibdir
    (Tecrid-i Sarih, Tercümesi, 367). Bayram namazından sonra müslümanların
    birbirleriyle bayramlaşıp musâfaha yapmaları, kucaklaşmaları İslâm'ın
    hoş karşıladığı güzel geleneklerdir.

    Sabah namazından sonra bayram namazına kadar hiç bir namaz kılınmaz. Bu
    konuda İbn Abbâs'tan gelen bir rivâyet şöyledir: "Nebiyyi Ekrem (s.a.s)
    fıtır bayramı günü yalnız iki rekât kıldırıp ondan evvel de sonra da hiç
    bir namaz kılmadı..." (Tecrid-i Sarih Tercümesi III, 174).

    Bayram namazının cami-mescid gibi kapalı yerler yerine açık alanda,
    geniş ve düz bir meydanda kılınması sünnettir. Medine'ye bin arşın
    uzaklıkta bir yer vardı ki buraya "Musallâ" adı verilmişti. Bayram
    namazları da burada kılınırdı. Ebû Saîd el-Hudrî diyor ki: "Resulullah
    fıtır bayramı ile kurban bayramı günlerinde Musallâ'ya çıkardı. İlk
    başladığı şey namaz olurdu. Sonra namazdan çıkıp, cemaat saflarında
    otururken ayakta onlara dönüp vaaz eder ve istediklerini tavsiyede
    bulunurdu. Abdullah b. Sâib şöyle anlatır: "Resulullah (s.a.s) ile
    bayram namazında bulundum. Namazı bitirince; Biz hutbe okuyacağız,
    dinlemek isteyen otursun dinlesin, gitmek isteyen de gidebilir"
    buyurdu (Ebu Davud II, 225).

    Bayram namazlarında ezan okunmaz. Bu konuyla ilgili pek çok hadis
    vardır. Ancak, halkın namazı kaçırmaması için çağrı yapılabileceği
    yönünde mürsel hadisler de vardır. Örneğin, "Resulullah, bayramlarda
    essalâtü câmiah (Topluca namaz kılmaya buyrunuz) diye nidâ etmeyi
    müezzine emir buyurmuşlardır... Dolayısıyla bu rivâyeti kabul edip
    'namaza gelin' gibi sözlerle namaza çağırmak mekruh olmaz. Ancak
    "Hayyaalessalah" gibi ezan cümleleriyle nidâ edilirse bu mekruh olur"
    (Tecrid-i Sarih, III, 181) diyen âlimler de vardır.

    Kadınların bayram namazına gidip gidemeyecekleri konusunda da farklı görüşler vardır.

    Peygamberimiz zamanında kadınların bayram namazına gittikleri bir çok
    sahih hadisle sabit olmuş bir gerçektir. Hattâ şu hadis hayızlı
    kadınların dahi namaza durmamak şartıyla namaz yerine gidebileceklerini
    göstermektedir:
    Ümmü Atiyye'nin bildirdiğine göre
    "Taze, kocaya varmamış kızlara, hattâ hayızlı olanlara varıncaya kadar
    bütün kadınlar namazgaha çıkar, o günün bereketinden nasiplenmek
    ümidiyle erkeklerle birlikte tekbir getirir, onlarla beraber dua
    ederlerdi. Yalnız, hayızlı olanlar Musallanın haricinde kalıp cemaatin
    tekbir ve dualarında hazır bulunurlar (namaza katılmazlardı)" (Tecrid-i
    Sarih, III, 183).
    Diğer bir rivâyette İbn Abbas diyor ki:
    "Resulullah, kadınların hutbeyi işitmediklerini düşünerek Bilâl'i alıp
    onların yanına geldi, onlara vaaz ederek sadaka vermelerini emretti.
    Kadınlar küpesini, yüzüğünü Bilâl'in eteğine atıyorlardı" (Sünen-i Ebu
    Dâvud, Salat, 239,241).
    Bütün bunlara rağmen, ahlak ve namusa verilen değerin azaldığı, fitne ve
    fesadın yaygınlaştığı ortamlarda kadınların cemaate katılmayıp
    evlerinde durmaları İslâm'ın ruhuna daha uygundur.

    Ramazan bayramının tespiti kamerî aylardan Şevval hilalinin görünmesiyle
    olduğu için, hilalin görünüp görünmediği hakkında kesin bir sonuca
    varılamaz da Ramazan orucunun otuzuncu günü, o günün bayram olduğu
    anlaşılırsa, orucu iftar edip bayram yapmak gerekir. Ancak, bayram
    namazı öğle vaktine kadar kılınabileceği için, eğer o günün bayram
    olduğu öğleden önce anlaşılmışsa, bayram namazı hemen kılınır; yok eğer
    öğleden sonra oruçlar açılmışsa, ilk gün bayram namazı kılınmaz. İkinci
    gün kılınıp kılınmayacağı konusunda İslâm âlimleri arasında görüş
    farklılığı vardır. "Bir grup insan (binek üzerinde oldukları halde)
    Resuluüllah'a gelerek, bir gün önce hilali gördüklerine şâhitlik
    ediyorlardı. Resuûlullah onlara, iftar etmelerini, ertesi sabah da
    Musallâ'ya gitmelerini emretti" (Sünen-i Ebû Dâvud, II, 227) hadisini
    delil kabul eden Hanefi ve Hanbelîler, bayram namazının ikinci günü
    kılınabileceği görüşündedirler. Şâfiîler bayram namazını sünnet kabul
    ettikleri için, onlara göre ikinci günü kılınmaz.

    Bayramlarda eğlenmek ve hattâ oyunlar oynamakta bir sakınca yoktur.
    Ancak, İslâmî kuralları, haramı, helali, utanma duygusunu,
    ağırbaşlılığı, israfı ve kâfirlere özenip onlara benzememeyi akıldan
    çıkarmadan, müslüman şahsiyetine yakışır bir şekilde olmasına dikkat
    etmek gerekir.

    Fedakar KIZMAZ
    Şamil İslam Ansiklopedisi

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 11:57 pm